Yazar : Platypus
Beyza'nın Kadınları
Yönetmen : Mustafa Altıoklar
Senaryo: Mustafa Altıoklar, Nükhet Bıçakçı,Ebru Hacıoğlu
Tür: Polisiye/ Gerilim
Yapım Yeri/Tarihi/ Dili: Türkiye/2006/Türkçe
Müzik: Fahir Atakoğlu
Süre: 137 dakika
Oyuncular : Demet Evgar, Levent Üzümcü, Tamer Karadağlı, Berrak Tüzünataç, Arda Kural, Haldun Boysan, Engin Hepileri, Aslı Bayram, Damla Başak, Salih Güney, Mine Çayıroğlu
Konu Özeti: İstanbul’un çeşitli semtlerinde bulunan kesik bacaklar halk arasında panik yaratmaya başlarken komiser Fatih olayı çözmekle görevlendirilir. Bu dava boyunca ortağı, Amerika’da eğitim almış bir seri katil uzmanı psikiyatr olan Doruk’tur. Seri katil profillerini çözmedeki başarısına rağmen Doruk yanıbaşındaki sorunun farkında bile değildir. Karısı Beyza bilinç kayıplarıyla başetmeye çalışmakta ve kayıp zamanlarının izini sürmektedir. Komiser ve psikiyatr seri katil bulmacası içine her gün daha fazla gömülürken, Beyza da nasıl olduğunu anlamasa da kurbanlarla arasında tuhaf bir ilişki farkeder.
Beyza'nın Kadınları, Türkiye'de psikolojik polisiye/gerilim türünde yapılmış (öyle sanıyorum ki) ilk film. Peki gerçekten olmuş mu? Yani film gerçekten de beyninizi karıncalandıran, kanınızı donduran o psikopat seri katil filmlerinden biri mi? Hayır.

(Yazının bundan sonraki kısımları filmden bölümler içerebilir, filmi izlemek isteyenleri önceden uyarıyorum.)
Filmin büyük çoğunluğu Tamer Karadağlı sayesinde psikolojik komedi tadında. Karadağlı, Amerikan filmlerinden Geroge Clooney-vari bir polis karakterini ezberlemiş, bu karakter Türk'se garanti her beş kelimesinden birinde küfreder, o zaman bu polisi böyle konuşturalım demiş ve ortaya sert ve karizmatik dedektif yerine, olmadık yerlerde ana avrat küfreden, parmak izlerini bilgisayar değil de o bulmuş gibi "İşte bu, bu parmak izi uyuyor, kime ait?" diye bilgisayar ekranını tıklatan acınası derecede komik bir karakter çıkmış. Karadağlı taş fırınından çıkmayıp orda kalsın diye ufak bir tavsiyede bulunarak devam edelim.
Bütün koşturmaları sırasında Karadağlı'nın yanında sürekli oraya buraya sürüklenen Berrak Tüzünataç , Karadağlı'dan kat kat daha gerçekçi bir polis. Yine de filmde bu karakteri çıkarıp ne eksik diye bakarsak öyle sanıyorum ki birşey bulamayacağız. Oynadığı kadarını gene iyi oynamış diye düşünüyorum, ama muhtemelen oraya konuş nedeni de Karadağlı'nın devirdiği çamları Tüzünataç sayesinde (en azından erkek izleyiciler için) örtmekti. Ne yazık ki Karadağlı çamlarla yetinmeyip dağları deviriyor bu filmde.
Filmin konusu çok araklama. Seri katil ve çoklu kişilik bozukluğu anahtar kelimeleriyle sadece Hollywood filmlerini tararsanız bile eminim yüze yakın bulursunuz. Kaldı ki filmin Çinli bir versiyonundan birebir kopya olduğu da söylentiler arasında. Buna rağmen Mustafa Altıoklar çok orjinal bir iş başarmış gibi söylemler veriyordu benim hatırladığım kadarıyla.
Filmin kurgusunda tıkanan noktalar ve kopukluklar olduğunu düşünüyorum. Bu da en çok repliklerde kendini gösteriyor, konuşmanın ortasında nerede olduğunuzu unutarak siz de çoklu kişilik bozukluğu yaşıyormuşsunuz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Ayrıca Amerikan filmlerine benzeteceğiz diye bütünüyle saçmalanan noktalar da var. Mesela jipin sürücü koltuğunda seyir halindeykenki seks sahnesi. İstanbul'da bunun için bu kadar boş bir yolu nerede bulabileceğiniz gibi sorular kafanızda uyandığı için, yine Hollywood'dan kopyalanan bu sahneyi ufak bir katatoni halinde izleyebilirsiniz. Bir diğer örnek olarak da Galata köprüsünde geçen bir koşturmaca ve ardından da yakalanan adamın kafasına silah dayayarak (beni koltuktan düşercek kadar komik küfürler eşliğinde) yapılan bir sorgu sahnesi var. Güpegündüz İstanbul'un en işlek yerlerinden birinde bu kadar rahat koşturabiliyorsunuz, silahınızı adamın kafasına dayayabiliyorsunuz ve üstelik kimse de dönüp bakmıyor bile. Enfes bir hayal gücü.

Bu filmde öne çıkan tek şey Demet Evgar'ın muhteşem oyunculuğu. Kötü senaryoya rağmen, bir filmde dört farklı karakteri ve iç çekişmelerini ekrana yansıtmayı o kadar iyi becermiş ki filmin sonlarına doğru kendinizi Beyza için gerçekten üzülürken buluyorsunuz. Karakterler arasındaki geçişler, her karakterin kendine özgü bakışları , mimikleri, herşey harika. Üstelik ürkütücü de : son derece dindar, türbanlı Rabia yada hafif, umursamaz Dilara bir bakışları ile ürpertebiliyorlar. "Evet, bu kadın katil olabilir" diyorsunuz bir sahnede, bir diğerinde de "İmkansız, hayatta katil olamaz". Demet Evgar bunu başarıyor ve bu filmdeki tek iyi şey de onun oyunculuk gücü aslında. Ama bu bile filmi kurtarmaya yetmiyor.
Bu arada Levent Üzümcü'nün de ortalama bir oyunculuk sergilediğini ekleyelim. Daha iyisini yapabilirdi.

Toplamda bakarsak, filmin kurgusu kötü, konusu çok bilindik ve sürpriz sonu bile sürpriz değil. Filmi yine de Demet Evgar'ın tek kişilik gösterisiymiş gibi izleyebilirsiniz isterseniz.
Dolayısıyla Demet'in kadınları ne kadar muhteşem olsa da Beyza'nın kadınları için benim görüşüm 10 üzerinden 3.
0 yorum
Yorum Gönder