Yazar: Platypus
X-MEN ORIGINS: WOLVERINE
Yönetmen : Gavin Hood
Senaryo: David Benioff, Skip Woods
Tür: Macera, bilimkurgu,gerilim, fantastik Yapım Yeri/Tarihi/ Dili: USA /2009/ İngilizce
Süre: 126 dakika Oyuncular :Hugh Jackman (James Logan/Wolverine), Lynn Collins (Katya Siverfox), Ryan Reynolds(Wade Wilson/Deadpool), Liev Schreiber(Victor Creed/Sabretooth),Danny Huston (Stryker), Will.i.am(John Wraith), Taylor Kitsch (Remy LeBeau/Gambit), Tim Pocock (Scott Summers/Cyclops), Dominic Monaghan (Bradley), Daniel Henney (David North/Agent Zero)
Konu Özeti : James Logan (Wolverine) ve Victor Creed (Sabretooth), çocukken Logan'ın babalarını öldürmesi sonucu kaçarlar. William Stryker adında bir adam tarafından bulunan ve mutantlardan oluşan özel bir gruba katılmaları için eğitilen ikilinin yolları, Logan'ın örgütü bırakıp Kanada'ya gitmesiyle ayrılır.
Yıllar sonra Stryker çıkageldiğinde, Logan'dan "Weapon X" isimli yeni projesine katılmasını ister. Teklifi reddeden Logan, Sabretooth'un kız arkadaşı Silver Fox'u öldürmesi nedeniyle projeye katılmayı kabul eder. Vücuduna enjekte edilen Adamantium metaliyle artık yenilmez olan Wolverine, Sabretooth'tan intikamını alabilecektir.
X-Men serisinin "spin-off"u X-Men Origins: Wolverine, bizi Logan'ın Wolverine'e dönüştüğü ilk yıllara götürüyor.
IMDB notu: 6.8
IMDB linki : http://www.imdb.com/title/tt0458525/
Filmi sinemada orjinal sesiyle seyretmek istediğim için biraz gecikmeli de olsa sonunda muradıma erdim, Wolverine'in çocukluğundan hafızasını yitirdiği noktaya kadar nefes almadan seyrettim.
Baştan söyleyeyim, film bana çok kısa geldi. Benim gibi Wolverine hayranları için de benzer hisler uyandırmıştır eminim.
Hugh Jackman kesinlikle harika bir Wolverine. Zaten filme sadece onun için gelen ve Wolverine'i bu filmle tanımış büyük bir kesim vardı (Röportajlarında çekerken çok eğlendiğini söylediği çıplak sahnelerin Jackman hayranları üzerindeki etkisini bilmem söylememe gerek var mı?).
Özel efekt ekibi X-Men filmlerinden beri kendi pek geliştirmemiş görünüyor, ama bu halleriyle de elbette iyi bir iş çıkarmışlar. İşin uzmanı değilim, bu özel efektlerin oluşturulmasından ve mevcut teknolojiden de pek anlamadığımı itiraf etmeliyim. Sadece bir Gambit-sever olarak onun olduğu sahnelerde daha farklı şeyler beklemiştim. Ama Gambit'li sahnelerdeki tek problem efektler değildi. Buna tekrar geleceğiz.
Önce atmosferden biraz bahsedeyim. Filmi Almanya'nın ortasındaki minik bir öğrenci şehrinde İngilizce izledim. Filmin orjinali tercih edenler genellikle yabancı öğrenciler ve dublaja dayanamayan fanatiklerdi gördügüm kadarıyla. Tek bir boş yer yoktu, sonradan öğrendiğim kadarıyla 3. haftasında bütün mantineler (Almanca dublajlı da dahil) tamamen doluydu.
Kendi tepkimden önce Wolverine'i ilk kez bu filmde tanıyanların tepkilerine gelelim. Bilimkurgudan yada X-Men dünyasından pek hazzetmeyenler bile Wolverine'i sevmiş görünüyorlardı. Jackman hayranları filmden çok memnundu. Jackman zaten yüz mimiklerinden ses tonuna, konuşma tarzına kadar tam anlamıyla Wolverine'di. Dolayısıyla Wolverine kendisini daha önce tanımayanların da hayranlığını kazanmış olabilir bu filmle beraber.
X-Men dünyasına ve Wolverine'in geçmişine dair bir bilgisi olanlar içinse film bazı noktalarda tatmin edici değildi.
Film James Logan'ın (Wolverine) Victor Creed'le (Sabertooth) olan ortak geçmişlerini çok çabuk geçti. Bence pekçok Wolverine hayranı Jimmy ile Victor'ın sırt sırta dövüşmekten birbirinden nefret eder hale nasıl geldikleri konusunda biraz daha detay görmek istemiştir. Olaylar ışık hızıyla gelişti, James ve Victor'ı kısa kısa savaşlarda ve sonra da Team X'de gördük. Bu kadarı izleyenlere James ve Victor arasındaki fark konusunda bir fikir veriyor vermesine ama bence bütün filmi bu kadar paketlemeye gerek yoktu.
Yan karakterler konusunda korktuğum olmadı, karakterler etrafta uçuşan hayaletler olarak kalmadılar. Will.i.am beklediğimin çok üstünde bir performans gösterdi. Juggernaut'ın değişimi harikaydı, tam anlamıyla çizgi karakteri karşımda gördüm diyebilirim. Stryker konusunda söylenebilecek pek birşey yok. X-Men'lerdeki Stryker herhalde geçen yıllarla daha hırslı ve nefret dolu olmuş, bu filmde kendisi daha sakin bir tip. Emma Frost'un ablası Silverfox (Lynn Collins) da senaryonun değiştirdiği ve silikleştirdiği karakterlerden (Orjinal Silver Fox sadece Team X'in ona verdiği rejenarasyon yeteneğine sahip, filmde ise dokunduğu kişinin zihnini kontrol edebiliyor). Yine de son sahnelerde biraz daha ağırlıklı bir yer buluyor, zaten Collins kendini belli etmeyi başarıyor. Yüzüklerin Efendisi'nin Pippin'i Bradley (Dominic Monaghan) şiddet yanlısı ekipte çocuksuluğuyla sırıtan tek karakter, ama bunu negatif anlamda söylemiyorum. Özellikle de sirk sahneleri çok güzel olmuş.
Üzerinde durulması gereken üç önemli karakter : Creed, Gambit ve Deadpool.
--!!! DİKKAT!!!! Spoiler içeriyor!!!!---Önce Deadpool. Ryan Reynolds'ınki bu filmdeki ikinci mükemmel oyunculuktu. Deadpool bütün dengesizliği ve çenesi düşüklüğü ile karşımızda. Her ne kadar senaryodaki "kan bağı nefretten üstündür" felsefesinin sonucunda orjinal hikayesiyle alakasız bir şekilde öldürülse de Deadpool Wolverine'den sonra filme damgasını vuran ikinci karakterdi. Reynolds'ın bu başarısı başlı başına bir Deadpool filmi getirir mi diye düşündüm (jenerikten sonraki sahnede Deadpool'un kafasını alıp "şşş" demesi zaten buna işaret ediyor herhalde) .Yine de karakteri çok saçma bir yerde, daha kendi öyküsünü geliştiremeden harcadılar , ki bence biraz daha fazla Deadpool ve "The Merc with a Mouth" isminin hakkını verecek kendini bilmiş lafları filmi daha eğlenceli yapabilirdi. Tabii filmde bir de çok büyük başka saçmalıklar/uyuşmazlıklar var. Weapon XI filmde Deadpool olarak adlandırılıyor. Orjinalinde de isim aynı olsa da öykü farklı: Deadpool akciğer kanseri yüzünden Stryker'la Weapon XI olmak için anlaşıyor, Stryker ona
Wolverine'den aldıkları rejenarasyon yeteneğini katıyor ve kanser yok oluyor. Tabii Stryker'ın değişiklikleri bunlarla kalmıyor. Deadpool asıl çizgi romanda ve de filmde teleport özelliğini John Wraith'ten, istemli kullanabildiği optik ışınlarını da Cyclops'tan bu Weapon XI projesi sırasında alıyor. Film elbette konuyu kendine göre çarpıtmış. Aslında çarpıtmadan da Deadpool'un X-men dünyasındaki önemini yansıtabilirlerdi ( Orjinalinde Deadpool sadece biraz dengesiz (!) ama süper-kötülerden değil). Ufak bir dipnot daha: Ryan Reynolds Weapon XI'ı oynamıyor, onun yerine uzakdoğu sporlarında daha yetkin olan ve Reynolds'a yeterince benzeyen Scott Adkins'i görüyoruz aslında. Eğer Deadpool filmi gelirse, Reynolds'ı mı Adkins'i mi yoksa yine ikisini birden mi göreceğiz o da tam belli değil.
Victor Creed'i henüz daha insansıyken görüyoruz filmde, sırf bu bile yeterli aslında. Her ne kadar Creed X-Men filmlerine göre biraz çekmiş dursa da karakter Liev Schreiber'in üstüne tam oturmuş. Hemen belirteyim, önceki filmlerdeki Sabretooth Schreiber değil.Kendisi de röportajlarında aradaki farkın ilk başta bilincinde olmadığını söylemiş. Hayran tepkilerini okuduktan sonra vücut geliştirme yapması gerektiğini farketmiş ve Hugh Jackman'la beraber haftanın altı günü özel bir programa girmişler. Sonucun her iki karakter için de pozitif olduğu açık. X-men filmlerinde Sabretooth'un Logan'ı tanımadığını farkedenler olmuştur, bu ilk baştan gelen bir saçmalıktı aslında. Logan'ın hafızasını kaybettiğini düşünürsek onun açısından oturuyor ama Sabretooth değişime uğrasa da hafızası gayet yerinde olmalı.
Logan-Creed ilişkisinde bir yin-yang durumu söz konusu. Creed ile kana susamış bir hayvan var karşımızda. Logan'la aralarındaki en büyük fark da bu. Ama daha önemlisi Creed'in Logan'a olan bağlılığını daha filmin başında , Logan hastayken yatağının başında endişeyle beklediği andan itibaren hissediyoruz. Logan da bütün vahşiliğine rağmen her durumda Creed'i savunmaktan vazgeçmemiş, sadece onu dizginlemeye çalışıyor.Creed'in daha da vahşileşmesinde Logan'ın onu terk etmesinin de büyük etkisi var. Schreiber kimi yerlerde Creed'in kızgınlık, nefret ve kıskançlıkla yoğrulmuş hislerini sadece bakışlarıyla bile verebiliyor. Hugh Jackman'ın da dediği gibi Schreiber döneminin en iyi aktörlerinden ve Jackman-Schreiber izlemesi çok keyifli bir efsane yaratıyor.
Ve Gambit. Benim için tam bir hayal kırıklığı. Orjinal X-Men serisinin ele avuca sığmayan, problemli, karizmatik ve çapkın fransızı bu filmde öylesine silik ki... Aklımda kalan tek güzel ayrıntı Creed'in bile onunla çarpışmak istememesi. Wolverine'le aralarında oluşması gereken o karakter zıtlığı da yok. Nedeni belirsiz bir şekilde birbirlerine gıcık görünüyorlar, ama bu son derece yapay duruyor.Gambit'in oraya sırf hayranlarını mutlu etsin diye eklendiği hissinden kurtulamadım film boyunca. Ayrıca ne yazık ki tahmin ettiğim gibi Taylor Kitsch hiç de Gambit gibi durmuyor, ne hareketler ne aksan. Film boyunca ve de sonunda "Keşke Josh Hartnett olsaydı!" diye yakınmaktan kendimi alamadım, Hartnett en azından görsel olarak Gambit'e daha yakın olabilirdi. Gösterimden önce Gambit için de bir film gelmesini umuyordum, şimdi diliyorum ki gelmez. Senaristlerin potansiyel sahibi karakterleri inatla lime lime etmesi gözümü korkuttu. Sanırım hem Gambit hem de Deadpool kendilerine ait bir filmde gerçek öykülerine sahip olamayacaklar ve özellikle de Gambit aslının Made in China taklidi gibi duracak.
Ufak ufak Cyclops ve Emma Frost'u da gördük, hatta dikkatle bakanlar X-Men serisinde geçen pek çok kahramanı (Storm'u bile) çocukluk halleriyle görme şansı yakaladılar. Xavier'in filmin sonunda görünüp X-Men'in ilk kadrosunu toplaması güzel bir ayrıntı. (Bu sahne bana "Gambit niye ilk filmde yoktu?" sorusunu tekrar sordurdu.)Şu ana kadar Hugh Jackman için birşey söylemedim, çünkü gerek yok. Tek kelimeyle mükemmel, leziz bir performans. Rolün fiziksel ağırlığı tartışılmaz ama Jackman işini çok ciddiye almış, tek bir aksiyon sahnesinde bile eksiklik yok. Çoğunda da dublör kullanmadığı duyumlar arasında. Wolverine her yönden yoğun bir karakter ama Jackman 4.filminde artık bütünüyle Wolverine olmuş. Wolverine'i başka şekilde hayal edemiyorum.
--!!! DİKKAT!!!! Spoiler bitti!!!!---
Son bir not: Yapımcılar korsanlarla savaşmak için filme birden fazla son hazırlamışlar. Ayrıca jenerikten sonra görülen yine çeşitli bonus sahneler var. Artık şansınıza hangisi gelirse.
Wolverine tüm X-men filmlerinde bazıları için ikinci bazıları içinse ilk sırayı alıyor. Ben X-men filmlerini X-men Origins'ten ayırmak gerektiğini düşünüyorum, senaristlerin asla sadık kalmama konusundaki inatları yüzünden. Ayrı düşündüğümüzde notum 10 üzerinden 9.5 (yarım puan Gambit'ten gidiyor!) devam olarak düşünürsek ise 8.5. Bence mutlaka gidin görün, X-men dünyasına yabancı olsanız da. Pişman olmazsınız.
"Wolverine'in Doğuşu" yazısına gitmek için tıklayınız.
Radikal - Wolverine değil, kader "mutant"sın.
0 yorum
Yorum Gönder