Zamanı Tersine Yaşamak

Posted by On 2/03/2009 08:59:00 ÖS
| More
Bookmark and Share

Yazar: Platypus

BENJAMIN BUTTON'IN TUHAF HİKAYESİ


Orijinal İsim :
The Curious Case of Benjamin Button
Yönetmen : David Fincher
Senaryo: Eric Roth, Robin Swicord
Yapım Yeri/Tarihi/ Dili: USA/2009/İngilizce
Süre: 166 dakika
Oyuncular : Brad Pitt, Cate Blanchett, Taraji Penda Henson, Tilda
Swinton, Julia Ormond, Jason Flemyng
Konu Özeti :
Benjamin, Amerika'da 1. Dünya Savaşı'nın sona erişi kutlanırken dünyaya gelir. Ancak o diğer tüm bebeklerden farklıdır. Babası onun bir ucube olduğunu düşünerek sokakta, bir evin basamaklarına terk eder. Benjamin'in sıradışı öyküsü bu evdekilerin onu bulmaları ve evlerine almaları ile başlar. Doğumunda 80'li yaşlarda birini andıran Benjamin, herkes yaşlanırken tek başına gençleşecektir.

IMDB notu: 8.3 (ilk 250de)
IMDB linki : http://www.imdb.com/title/tt0421715/

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi, son zamanlarda izlediğim en eğlenceli ve en dokunaklı filmlerden biri.

İzlemeyenler olduğunu düşünerek filmle ilgili bazı detayları sona bırakacağım ve önerim o kısmı filmi izledikten sonra okumanız.

Senaryo bol ödüllü Amerikan yazar Scott F. Fitzgerald'ın öyküsünden esinlenilerek yazılmış. Fitzgerald'ın öyküsüyle en çarpıcı farklılıklarsa öykünün geçtiği zaman dilimi ve karakterlerin çevrelerindeki olaylara bakış açısında: Fitzgerald bize 1860'da garip bir şekilde yaşlı doğan bir insanın geriye doğru akan yaşamında sosyal hayata dair derin eleştiriler sunarken Fincher'in Button'u 1.Dünya Savaşının bitiminde doğuyor ve bütün film boyunca son derece stilize ve apolitik karakterler görüyoruz. Sanki herkes kendi içine, kendi minik dünyalarına gömülmüş. Buna rağmen sosyal yaşantıya ve zamanla ilgili yerleşmiş kalıplara üstü kapalı eleştiriler de yok değil. Yine de filmin amacı daha çok Benjamin'in başından geçen ilginç öyküleri olabildiğince gerçekçi bir şekilde izleyiciye yansıtmak.


Brad Pitt inanılmaz bir oyunculuk sergiliyor filmde.Zamanı tersine yaşayan bir adamın içindekilerle dış görünümü arasındaki uyumsuzluğu yüz ifadeleri ve bakışlarıyla bizlere yansıtıyor.En iyi erkek oyuncu dalında Oscar adaylığını hakettiği kesin, ama öyle sanıyorum ki bu sene Oscar Pitt'e gitmeyecek. (Gönlüm Sean Penn'den yana.) Fincher ve Pitt'in ortakligi her seferinde harikalar yaratiyor. (bkz. Dovus Kulubu) Oyle saniyorum ki Johnny Depp, Tim Burton icin nasil vazgecilmezse Pitt de Fincher icin oyle olacak. Iyi de olacak.

Filmde göze çarpan ikinci muhteşem oyunculuk ise Benjamin'i evlat edinen Queenie rolündeki Taraji P. Henson. Filmde sergilediği oyunculukla Oscar adaylığını kesinlikle haketti. Diğer filmleri henüz görmedim, sadece fragmanlarını ve Şüphe'nin birkaç vurucu sahnesini izledim. Yine de iddialı konuşup Henson'ın Oscar da çok güçlü bir aday olduğunu söyleyeceğim. Zaten sinema "otoriteleri"ne de bu daldaki favorileri sorulduğunda ibre Şüphe'den Viola Davis ile Henson arasında gidip geliyor.

Yetenekli bir dansçı, geleceği görebilen kasabalı bir kadın ya da kudretli bir elf kraliçesi, Cate Blanchett hangi karakteri oynarsa oynasın ona bir asalet getiriyor. Kesinlikle gelmiş geçmiş en güzel kadınlardan biri ama oyunculuğu her filminde güzelliğinden kat kat daha öne çıkan sayılı Hollywood aktrislerinden. Blanchett'ın bu filmdeki oyunculuğu herkesin kalbine işleyecek. Özellikle ölüm döşeğindeki Daisy'nin iç çekişmeleri, pişmanlıkları ve hala tükenmemiş aşkı ve tutkusu herkesin gözlerini dolduracak eminim.

Filmin öyküsü son derece dinamik. Makyaj ve müzikler çok başarılı.

Filmden notlara gelirsek... (Henüz izlememiş olanlar bu kısım "spoiler" içerebilir!)

Benim en çok takıldığım nokta, öyküdeki steril bakış açısı oldu. Örneğin, Queenie'nin ırkçılığın tavan yaptığı bir dönemde beyaz bir çocuğu evlat edinmesi, büyütmesi filmde çok sıradan bir şeymiş gibi anlatılıyor. Bu konudaki tek gönderme de Queenie bebeği huzurevi sakinlerine tanıtırken karşımıza çıkıyor, ama beklenenin tam tersine : "Zavallı çocuğun en kötüsü başına gelmiş. Beyaz doğmuş."

Savaşla ilgili tek eleştiri ise filmin açılış sahnesinde geliyor. Oğlunu savaşta kaybeden saatçi,savaşta yitirilenlerin geri gelmesi umuduyla tren garının saatini geriye doğru çalışacak şekilde yapıyor ve açılışa gelen Roosevelt'e de saatçinin konuşmasından sonra şapkasını çıkarıp garı terketmek düşüyor.

Filmdeki favori sahnelerime gelirsek... Benim en çok güldüğüm sahneler Mr.Daws'a düşen 7 yıldırımın anlatıldığı flashback sahnelerdi. En dokunaklı sahne ise filmin sonunda Benjamin'in herkesin bir görev için dünyaya geldiğini anlattığı sahneydi.

Sonuçta benim oyum 10 üzerinden 9. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film. Üstelik film avuçlarınıza çok güzel bir öğüt bırakıveriyor : "Başına ne geleceğini asla bilemezsin!"


Ödüller/Adaylıklar:

Akademi Ödülleri 2009
Bkz. 81. Oscar Ödülleri

BAFTA Ödülleri 2009

Aday Gösterildi:
Brad Pitt (En İyi Erkek Oyuncu)
Claudio Miranda (En İyi Görüntü Yönetmeni)
Jacqueline West (En İyi Kostüm Tasarımı)
David Fincher (En İyi Yönetmen)
Kirk Baxter ve Angus Wall (En İyi Kurgu)
Jean Black, Colleen Callaghan (En İyi Makyaj ve Saç)
Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)
Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)
Eric Barba, Craig Barron, – Nathan McGuinness, Edson Williams (En İyi Özgün Senaryo)
The Curious Case of Benjamin Button (En İyi Film)
Donald Graham Burt, Victor J. Zolfo (En İyi Prodüksiyon Dizaynı)


Altın Küre Ödülleri 2009

Aday Gösterildi:
Brad Pitt (Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu)
The Curious Case of Benjamin Button (Drama Dalında En İyi Film)
David Fincher (Drama Dalında En İyi Yönetmen)
Eric Roth (En İyi Uyarlama Senaryo)
Alexandre Desplat (En İyi Film Müziği)

Ufak Bir Not:
Can Yücel : Tersine Yaşamak...

0 yorum

Yorum Gönder

Eyyvah Eyvah